Hemen hemen tüm çocuklar dil gelişimlerinde akıcılık bozukluğu gösterir. Uzmanlar ve terapistler bu durumun çoğu zaman normal dil gelişimine bağlı bir aşama olduğunu ve dil gelişimi ilerledikçe kendiliğinden kaybolduğunu öne sürüyor. Bu yüzden kısa dönemli akıcılık bozukluklarına ‘normal’ veya ‘gelişime bağlı’ akıcılık bozukluğu deniyor. Fakat bazı çocuklarda bu akıcılık bozuklukları giderek artıyor ve kekemeliğe dönüşüyor.
Bu yüzden akıcılık bozukluğu yaşayan çocukların ve yakınlarının yaşadıkları kaygı ve korku oldukça büyüktür: Bu durum normal mi? Bu gerçekten kekemelik mi? Nasıl davranmalıyız? Bu durum geçici midir? Başlangıçta önemli bir cevap: Çocuklarda görülen akıcılık bozukluğu her zaman kekemelik değildir. (Erken) çocuklukta yaşanan akıcılık bozukluklarının bir kısmı normaldir, bir kısmı ise konuşma henüz ‘kemikleşmediği’ için terapötik destekle büyük oranda düzeltilebilir.
1. Akıcı konuşma nedir?
Konuşmamız için nefesimizin, sesimizin ve konuşma hareketlerimizin çok iyi bir zamanlamayla birbirine uyum sağlaması gerekmektedir. Bunun da ötesinde konuşmanın içeriği planlanmalı, diyalog şekillendirilmeli ve uygun sözcükler/ dil bilgisel kurallar seçilmelidir. Bu adımlar pürüzsüz, uygun bir hızda ve zorlanmadan gerçekleştiğinde akıcı bir konuşmadan söz ederiz.
Normal bir akıcılık her zaman ve her durumda akıcı konuşmak demek değildir. Tam tersi: Normal bir konuşma da bazı durumlarda akıcılıkta aksaklıklar gösterebilir. Mesela:
• Sözcüklerin veya cümlenin bir kısmının tekrarlanması (‘geldiğine gerçekten – gerçekten çok sevindim.’)
• Sessiz duraklamalar (‘neden böyle dediğini - - - anlayamıyorum...’) veya sesli duraklamalar (‘yarın akşam – ee – şey – sinemaya gidebilirmiyiz?’)
• Cümlenin kesilmesi veya değiştirmesi (konuşma amacı aniden değiştiğinde) (‘Dün birlikte... – aa nereye gidiyorsun?’)
Akıcılıkta tarz normal kesintiler konuşan ve dinleyen tarafından tolere edilir: Normaldirler ve konuşma akışının bir parçasıdırlar.
Neden neredeyse tüm çocuklar ara ara akıcılık bozukluğu yaşar?
Çocuklar akıcı konuşmayı (ve akıcı konuşmanın barındırdığı ‘normal’ akıcılık bozukluklarını) dil gelişiminin diğer adımları gibi yavaş yavaş öğrenmeliler. Çocukların kendilerini ifade etme imkanları artan kelime dağarcığı, dil bilgisel kurallara uyum ve iletişim becerileri ile artar. Aynı zamanda akıcılık beklentisi yükselir: Gelişen dil ve konuşma becerileri ile birlikte yukarıda bahsedilen faktörlerin iş birliği git gite daha kompleks hale gelir ve hala kusursuz işlemek zorundadır.
Özellikle çocukların yeni sesler veya dilbilgisel kurallar edindiği fazlarda akıcılık bozuklukları daha sık görülebilir. Oldukça yoğun olan bu öğrenme aşamalarında var olan konuşma sistemine yeni birimler eklenmek zorunda. Bu durumda konuşma akışını bozan arayış veya düzeltme çabaları artabilir.
Örnek:
• /ş/ sesini yeni edinmiş bir çocuk spontan konuşmada bu sesi düzgün çıkarmak için bir kaç deneme yapabilir. (‘s – se – şe – şeker!’)
• Cümle kurmaya yönelik yeni dilbilgisel kurallar edinen bir çocuk cümle kurarken duraksayabilir. (‘ya – ya – yapamıyorum.’)
• Doğru sözcüğü bulmak için çocuk tekrarlar veya duraklamalar yaşayabilir. (‘şey – şey – şu şeyden – bebeğimin şeyi – biberonunu istiyorum.’)
Çocukların bu tarz düzeltme çabaları gelişime bağlı akıcılık bozukluklarını açıklar. Burada en belirleyici etken, konuşmada herhani bir zorlanmanın yaşanmamasıdır. Çocuk dil gelişimsel açıdan ilerledikçe bu tarz akıcılık bozuklukları ortadan kaybolur. Bir sonraki gelişim adımlarında tekrarlanabilirler. 2 – 6 yaş arası çocukların neredeyse tamamı dil gelişimsel sebeplerden dolayı bu akıcılık bozukluklarına maruz kalır. Bu durum anormal değildir.
2. Kekemeliğin sebepleri ve belirtileri
2.1 Kekemelik nasıl başlar?
Hemen hemen bütün çocuklar kısa veya uzun süreli olarak konuşmada akıcılık bozukluğu yaşarlar. Bu durumu yaşayan çocukların bir çoğu durumu desteksiz atlatır. Fakat bu çocukların 5%i daha fazla akıcılık bozukluğu yaşar ve 1% kronik kekemeliğe dönüşür. Bu grupta genetik faktörler, uygun olmayan iletişim biçimleri ve yine uygunsuz bir duygusal savunma mekanizması etkili olur.
Genetik faktörler akıcı bir konuşma geliştirilmesi açısından bazı dezavantajlar oluşturabilir. Mesela çocuğun gelişimi genel olarak yavaş ilerliyorsa, dil konuşma gelişimi geriden takip ediyorsa, algı veya motor becerileri yavaş gelişiyorsa kekemelik te daha yüksek bir ihtimalle meydana gelebilir. Ailede kekemelik mevcut ise de yine çocuğun akıcı konuşma geliştirmesine ek olarak engel olabilir.
Eğer çocuk iletişim esnasında karşılayamayacağı talep ve beklentilere maruz kalıyorsa kekemelik artabilir. Bunlar zaman baskısı, rekabet, stres, heyecan, korku ve gerginlik gibi durumlardır. Çocuk bu durumlarla başa çıkmasını öğrenmelidir. Acele etmesini gerektiğini düşünürse muhtemelen daha hızlı, daha sesli, daha vurgulu ve daha gergin bir şekilde konuşacaktır. Yaşadığı bu zorluk ve üzerine topladığı dikkat yine akıcılığını engelleyecektir: Çocuk bilinçli ve kontrollü olarak konuşma şekline müdahale eder. Konuşmaya yönlenrililen bu kontrol mekanizmaları ise normal konuşmayı ve akıcılığı bozar.
Bunun yanı sıra stres altında konuşulduğunda, koordinasyon ve yönlendirme – aynı zamanda konuşma becerileri daha yoğun beklenti ve talep altındadır.
2.2 Çocuklarda kekemelik kendini nasıl gösterir?
Konuşma esnasında görülen zorluklar gerginliğe ve takılmaların artışına neden olabilir. Konuşmadaki zorluğun artış sebebi ise çocuğun kendinisinin ve iletişim kurduğu kişilerin, yaşanan akıcılık bozuklukların tolere edilebilir düzeyi geçmiş olduğunu farketmeleridir. Burada bir kısır döngü oluşabilir: çocuk konuşması ile yaşadığı deneyimlerden ve etrafındakilerin (ve kendinin) tepkilerinden dolayı (dikkat, heyecan, belirsizlik, kontrol etme çabası, zorluk) kendi konuşmasını git gide daha problemli olarak görür. Kendini başarılı bir konuşan olarak algılamaz.
Bu tarz negatif duygular oluştuğunda çocuk kendini iletişimden geri çekebilir ve/veya konuşma esnasında çektiği zorluklar artabilir. İki durum da problemi güçlendiren tepkilerdir. Bu durumlar positif deneyimleri engeller ve konuşma/ ikincil semptomları güçlendirir.
Kekemelikte semptomlar bunlardır:
• Tekrarlamalar (‘Bunu ya – ya – ya – ya – yapabilirim.’)
• Uzatmalar (‘Aaaaaaaannem nerede?’)
• Bloklar; artikülasyonda gerçekleşen ‘kramp’lar (‘K....... kahve’)
• Kekeleme korkusu ile bazı sözcüklerin yerine eş anlamlıların kullanılması (‘Anneanne’ sözcüğü yerine ‘nine’ mesela ünlülerle başlamak zor geliyorsa)
Bu birincil semptomlara, dudakların, yüzün, boğazın veya tüm vücudun kasılması gibi ikincil davranışlar eklenebilir. Ayrıca utanç, korku gibi duygular eşlik edebilir. Konuşmak kişi için zor ve can sıkıcı olarak algılanır. Bir çok kekeleyen insanda bu durum konuşmaktan kaçınmakla sonuçlanabilir (‘sosyal kaçınma davranışı’).
Belirtilen faktörlerin hiç biri tek başına kekemeliğin oluşumunun veya devametmesinin sorumlusu değildir. Bir kişide farklı oranlarla tüm faktörler etken olur. Özellikle kekemeliği örtbas etme ve kaçınma davranışları kekemeliği artırır. Kekemeliğin türü, şiddeti ve yoğunluğu kişiye göre değişir.
2.3 Kritik geçiş döneminin belirtileri
Bir çocukta herşeyin henüz normal olduğunu veya kritik noktanın aşıldığını nasıl anlarız? Çocuktaki takılmaların gelişime bağlı mı yoksa kekemelik mi olduğunu anlamak için çocuğun yaşadığı akıcılık bozukluklarının gelişimi, aynı zamanda tepkiler, ailenin ve çocuğun tahminleri ve akıcılık geliştirmenin koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kriterlerden yararlanılabilir:
• gelişime bağlı akıcılık bozuklukları:
konuşma esnasında herhangi bir gerginlik yoktur, genelde tüm sözcüklerin tekrar edilmesi olarak görünürler, konuşmayı planlamak veya düzeltmek için kısa duraksamalar oluşur. Bu akıcılık bozuklukları dönem dönem oluşur ve hızlıca kaybolur.
• Artan akıcılık bozuklukları:
Daha küçük birlikler (heceler/sesler) tekrarlanmaya başlar, tekrarlamalar artar, uzatmalar ve konuşma esnasında gerilmeler başlar, ikincil davranışlar görülür ve/veya bloklar yaşanır. Durum gittikçe şiddetlenir fakat çocuk henüz farkında değildir veya rahatsız olmuyordur.
• Kekemelik:
Semptomlar gittikçe bloklar ve uzatmalar olarak görünür ve çocuk kekemeliğe tepki göstermeye başlar. Mesela cümleyi yarıda keser, konuşmayı reddeder, göz temasından kaçınır. ‘Neden konuşamıyorum?’ gibi sorular sorabilir ve utanç, kaygı, korku, öfke gibi duygular oluşur. İkincil davranışlar sergiler. Semptomları saklamak adına kaçınma davranışları sergiler.
Belirtilen semptomların bir kısmı görünüyorsa ve 6 ay ve daha uzun süredir devam ediyorsa, çocuğun (dil ve konuşma-) gelişimi genel olarak yavaşsa ve ailede başka kekeme varsa durumun kekemelik olma ihtimali oldukça büyüktür. Fakat semptomların bir çoğu spontane gelişebilir ve/veya kaçınma davranışlarından dolayı gözden kaçabilir. Detaylı bir değerlendirme için mutlaka bir dil ve konuşma terapistinden destek alınmalıdır.
3. Çocuklarda kekemelik terapisi
Çocuğun yaşı henüz çok küçük olsa bile bilgilenmek ve terapinin gereklili olup olmadığını ölçmek için bir terapistten destek alınabilir. Ebeveynler ne kadar erken davranırsa, çocuğun akıcı konuşma ihtimali o kadar yüksektir. Anne babalar akıcılıkla, akıcılığın gelişimi ile ilgili bilgilendirilirler. Aynı zamanda çocukları için ne yapabilecekleri konusunda bilgi alırlar. Bu şekilde riskler azaltılır ve akıcı konuşma için uygun koşullar oluşturulur. Koruyucu ve bilgilendirici bir erken müdahele (terapi) kronik kekemeliği engelleyebilir.
Uzman dil ve konuşma terapisti kekemelik teşhisini koyduğu taktirde de aile eğitimi ve terapi eşliğinde iyi sonuçlar elde edilebilir. Terapide oyuncul bir şekilde konuşmaya yansıyan semptomlar, ikincil davranışlara ve diğer sorunlara yönelerek takılmalar azaltılır ve çocuğun konuşma ve iletişim becerileri sağlamlaşır.
Terapilerde çocuğun ve ailenin ihtiyaçlarına ve imkanlarına göre yol alınır. Çocuğun durumuna ve gelişimine göre terapide dil konuşma gelişimi, nefes teknikleri, gevşeme egzersizleri, konuşma isteği gibi hedefler konulur. Aynı zamanda negatif duyguların azaltılması ve kekemeliğe karşı duyarsızlaştırma da terapilerin bir parçasıdır. Kekemelik terapisi her çocuk için tamamen aynı değildir, kişiye göre uyarlanır.
Genel olarak şu kural geçerlidir ki, akıcı bir konuşma için uygun terapinin mümkün olduğunca erken başlaması gerekmektedir. Eğer çocuklar yıllar boyunca kekemeliğe ve bu şekilde iletişim kurmaya alışmışlarsa bunu tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da semptomlar oldukça azalır.
3.1 Ne zaman terapötik destek alınmalıdır?
Ebeveynler çocuklarının akıcılığı ile ilgili endişelnmeye başladığında bir terapiste başvurmalıdır. Bu gibi durumlarda pasif kalmamalı ve yardım almalıdırlar. ‘Büyüyünce geçer, rahat olun.’, gibi tavsiyeleri dinlemek yerine kendi kaygılarını ve çocuklarının kaygısını/durumunu önemsemelidirler. Kekemelik tamamen kemikleşmdeden destek alınmalıdır.
4. Önlem almak ve destek olmak için tavsiyeler
En önemli terapötik amaçlardan biri, akıcılığa konsantre olup akıcılığı artırmaktır. Bu noktada ebeveynler de aktif olabilirler: Çocuklarının ne zaman, hangi koşullarda, kiminleyken akıcı olduğunu rahatlıkla gözlemleyebilirler. Bu her çocuk için farklı olabilir. Bazı çocuklar bebek ve kuklalarla oynarken akıcı olurken, diğerleri arkadaşlarıyşa konuşurken akıcı konuşurlar. Dikkatin akıcılık bozukluğundan akıcılığa çekildiği zaman akıcılık için uygun olan koşullar fark edilir. Çocuğa daha sık akıcı olma şansı verilir ve bunu ne kadar iyi başardığı hissettirilir.
Genel olarak rahat bir iletişim için bunlara dikkat edilmelidir:
• Acele ettirmemek (zamanla ilgili baskı oluşturmamak): acelceci dinleyiciler konuşana stres yaparlar.
• Diyalog kurallarına uymak: söz kesmemek ve karşı tarafı sonuna kadar dinlemek
• Dönüt vermek: dinlediğini ve anladığını belirtmek
Çocuk çok yoğun semptomlar gösteriyorsa ebeveynler bu durumu çocukla konuşabilirler. 'Birşey olmamış gibi davranmak’ bazı durumlarda daha çok irite edebilir. Aileler tepki vermemek uğruna çaresizliğe kapılabilirler. Çocuk çok yoğun semptomlarla birşey anlattığında bu ona uygun bir tavırla bildirilebilir (‘vaay canına, bunu anlatmak epey zor oldu sanırım?’). Daha sonra içerikle ilgili dönüt verilmelidir (‘Ne anlattığını çok iyi anladım. Bugün okulda çok eğlenmiş olmalısın!’). Bu tarz bir dönüt kekemeliği tabulaştırmaktan daha şeffaf bir harekettir ve tüm aileyi rahatlatabilir.
Ebeveynlerin yapması gereken en önemli şey, bilgi edinmeleridir. Harekete geçiğ çocuklarının akıcı konuşması için ona destek olmanın yollarını bulmalıdırlar.